DIŞ TİCARETTE MALİYET DÜŞÜRÜCÜ BİR OPSİYON: KONŞİMENTO VE NAVLUN İLİŞKİSİ
Konşimento daha çok deniz taşımacılığında kullanılan ve geçmişi 14. Yüzyıla kadar dayanan bir kıymetli evraktır. Bu sebeple Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) 1228-1245’inci maddeleri deniz taşıma senetleri başlığında ayrıca düzenlenmiştir. TTK ’da konşimento, bir taşıma sözleşmesinin yapıldığını ispatlayan, eşyanın taşıyan tarafından teslim alındığını veya gemiye yüklendiğini gösteren ve taşıyanın eşyayı, ancak onun ibrazı karşılığında teslimle yükümlü olduğu senet olarak tanımlanmıştır. TTK 1200. Maddesinde konşimentoda navlun borçlusu esas olarak eşyayı taşıtan olduğu açıkça hüküm altına alınmıştır.
Gümrük Yönetmeliğinin 118. Maddesinde “Deniz yoluyla yapılan taşımalarda geminin kaptanı veya donatanı veya mümessili tarafından yükletene taşıma belgesi olarak konşimento verilir. Hava taşımalarında, aynı anlamda ve benzeri bilgileri kapsayan hava konşimentosu kullanılır.” Hükmü yer almaktadır.
Ticaret Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü navlun bedelleri ile konşimentoda yazılı tutar arasında meydana gelen farklılıklar için ortaya çıkan ihtilafları çözüme ulaştırmak için 2018/7 sayılı Genelge yayımlanmıştır. Söz konusu genelge hükümlerinin incelenmesi neticesinde;
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) kurallarına göre taşıyıcı firmaların acentelere düzenlediği ana konşimentolarda kayıtlı tutarlar ile aynı sevkiyata ilişkin acentelerin ithalatçılara düzenlediği ara konşimentolarda kayıtlı tutarlar arasında farklılıklar bulunduğu, ithalatçı firmaların ara konşimentodaki tutarları esas alarak navlun bedelini beyan etmelerine karşın, gümrük idarelerince gümrük kıymetinin hesaplanmasında ana konşimentoda kayıtlı tutarlar esas alınarak işlemlerin gerçekleştirildiği, ancak yükümlülerin ana konşimentodaki değerlerin IATA referans değerlerini (TACT) yansıttığı ve navlun olarak ödedikleri gerçek tutarın ara konşimentoda yer alan tutar olduğu ve bu durumun ihtilafa yola açtığı,
IATA Türkiye Bölge Müdürlüğünün konuyla ilgili açıklamalarından; “Hava Kargo Tarife ve Kurallarının (The Air Cargo Tariff and Rules – TACT)” hava kargoların nakliyesi ve kabulü için sektör, ülke ve taşıyıcı düzenlemelerinden oluşan bir kaynak olduğu, TACT Rates’in (ücret) ise en güncel sektör, taşıyıcı ve önceden kurgulanmış değerleri gösteren kapsamlı bir global ücret veri tabanı olarak hizmet ettiği, TACT’ın temel amacının IATA “Çok Taraflı Hatlararası Ulaşım Anlaşmasını (MITA)” destekleme olduğu, “MITA” sisteminin herhangi bir şekilde beklenmeyen bir durumla karşılaşıldığında uluslararası hava kargonun global akışının bozulmamasına veya durmamasına yardımcı olan emniyetli bir sistem sağladığı, TACT değerlerinin IATA Kargo Hizmetleri Konferansı Karar 660 uyarınca MITA’ya uygun olarak taşınan kargo yükleri için kullanıldığı, ancak TACT değerlerinin kullanılması zorunluluğunun bulunmadığı ve bu değerlerin ana konşimentoda “geçerli oran – applicable rate” olarak görünmesi gerektiğini beyan eden herhangi bir IATA Kararının da olmadığı,
Dolayısıyla;
Hava taşımacılığında düzenlenen konşimentolar ile ilgili olarak; gümrük kıymetinin belirlenmesinde ara konşimento ve buna ilişkin faturada belirtilen tutarın dikkate alınarak işlem yapılması,
Navlun bedelinin, eşyanın ağırlık, miktar ve benzeri ölçü birimleri ile orantılı bir şekilde beyanname kalemlerine dağıtımının yapılmasının uygun bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Konu ile ilgili yargıya taşınmış hususlar da bulunmaktadır.
Danıştay 7. Dairesinin 1998 yılında 1454 karar numarası ile verdiği kararda; ilk derece vergi mahkemesinin verdiği ana konşimento ile ara konşimento arasında meydana gelen farklarda ana konşimentoda yazılı değerin esas alınması gerektiğinden bahisle yapılan ek tahakkuk ve ceza kararının yerinde olmadığı,
Danıştay 7. Dairesinin 1997 yılında 4217 karar numarası ile verdiği kararda; ilk derece mahkemesinin ana konşimentoda yer alan tutar esas alınarak düzenlenen ek tahakkuk ve ceza kararında isabetsizlik bulunmadığı yönündeki kararını, navlun bedelleri arasındaki farklılığın nedenlerinin araştırılıp gerçek navlun bedeli saptanmadan konşimentoda yer alan tutarın esas alınmasında isabet görmeyerek reddettiği,
Anlaşılmaktadır.
İstanbul 5. Vergi Mahkemesi 03.11.2011 tarihli kararındaki davanın özeti;
ABC Oto firmasının beyan ettiği navlun fatura bedelinin 16.150 TL olmasına karşın, konşimentoda yer alan tutarın 52.816 TL olması ve aradaki tutara karşılık ek tahakkuk ve ceza kararının düzenlenmesi hakkında olup firmanın savunması ise; ithal eşyasına karşı 16.150 TL navlun ödediği ve bunu beyan ettiği, bunun dışında bir ödeme yapmadığı, konşimentoda yazılı olan tutarın ödenen tutar olmadığı, bu tutarın IATA tarafından önerilen ve konşimentoda yazılması gereken bir tutar olduğu, bu tutarın fiili navlun ücreti olmadığı , navlun ücretinin konşimentodan bağımsız şekilde belirlendiği şeklindedir.
Navlun bedelinin ne kadar olduğuna dair birinci kanıt navlun faturasıdır. Navlun faturası dışında başkaca bir bedeli esas almak için ortada en azından makul bir şüphe olması gerekmektedir.
Dolayısıyla ortada bir navlun faturası var olduğu halde, gerçeği yansıtmadığına dair şüphe olmamasına rağmen ve ayrıca konşimentoda yer alan bedelin navlun bedeli açısından bağlayıcılığı bulunmadığı da göz önüne alındığında fark için yapılan ek tahakkuk ve ceza kararında hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak;
Navlun fatura bedeli ile ana konşimentoda yer alan farklılıktan kaynaklanan tutarın ayrıca beyan edilmesi ve bu şekilde fazla ödenen gümrük vergisi ve KDV’nin olabileceği,
Hem yargı kararları ışığında hem de GGM tarafından çıkarılan 2018/7 sayılı Genelge hükümleri göz önüne alındığında, navluna ilişkin gerçekte yapılan ve fatura ile ispat edilen tutarın beyannamede yer alması gerektiği, bunun dışında konşimentoda yer alan tutarın dikkate alınmaması ve ortaya çıkan farkın ayrıca beyan edilmemesi gerektiği,
İthalat işlemlerinin bu şekilde tamamlanması ile firmaların nakit pozisyonlarının daha efektif şekilde yönlendirilmesinin içinde bulunduğumuz ekonomik konjonktürde maliyet avantajı sağlayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.