İki Kanun Arasında Kalan Mükellefler: Uzlaşma Bakımından Aleyhte Uygulamalara Dair Bir İnceleme

Yayınlama: 23.01.2025
A+
A-

 

  • GİRİŞ

 

Uzlaşma, yerleşik Danıştay görüşlerinde, mükellefler ile kamu otoriteleri arasında vergi veya cezalar nedeniyle vuku bulan uyuşmazlıkların, yargı yoluna gidilmeksizin karşılıklı olarak mutabık kalınması durumudur. Nitekim Gümrük Kanunu’nda da bu hususa yer verilmiştir.

 

Suç, kanunda suç olarak gösterilen ve işlenmesi hâlinde ceza ve güvenlik tedbiri yaptırımıyla karşılanan fiiller şeklinde tanımlanır. Kabahat ise; kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlıklardır.

 

Bu yazıda, dış ticaret ile iştigal eden mükellefin bir fiilinin 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında suç oluşturduğundan bahisle hakkında adli bir takibat olması ve bu takibat sonucunda “Beraat” tesis edilerek, söz konusu fiilin suç değil, kabahat olması halinde uzlaşma hakkından yararlanamaması ile konu hakkında bir düzenleme ihtiyacının varlığı ele alınacaktır.

 

  • 4458 Sayılı Gümrük Kanunu, 5326 Kabahatler Kanunu ve 10.05.2024 Tarihli Gümrükler Genel Müdürlüğü Yazısı.

 

Gümrük Kanunu’nda mükellefin işlediği belli fiillere karşılık belli idari para cezaları öngörülmüştür. Bu yaptırımlara karşı itiraz ve uzlaşma mekanizmalarına da yer verilmiştir. Keza Kabahatler Kanununda da fiiller ve karşılığında yaptırımlar söz konusudur.

 

Gümrük idaresinin, X firmasının bir fiilini 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında değerlendirilerek, ceza davası açtığını ve sonucunda ise söz konusu fiilin 5607 Sayılı KMK kapsamında suç teşkil etmediği, mahkemenin de beraate hükmettiği ve söz konusu fiile Gümrük Kanunu’nda yer alan 234. maddesindeki cezanın tatbik edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatiyle dosyanın tekemmül ettirildiğini varsayalım. Bu durumda esasen kamu otoritesinin bir düşüncesi ve eylemi – ki burada fiilin suç olmasından bahisle kaçakçılık suçundan dava açılması- ile bu sonuç ortaya çıkmıştır.

 

İşler tam da bu noktadan sonra makas değiştirmeye başlamaktadır. Bu konuda Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün yazısında özetle; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 24.maddesinde mahkemenin karar verme yetkisi düzenlendiği, mahkemeler tarafından verilen idari para cezalarına karşı 5326 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi kapsamında itiraz edilmesi gerektiği, bu ceza kararına karşı 4458 sayılı Gümrük Kanununun 242. maddesi kapsamında itiraz edilmesi ve 244. maddesi kapsamında uzlaşma talebinde bulunulmasının mümkün bulunmadığı ifade edilmiştir. Bu durumun Anayasa’da yer alan Mülkiyet Hakkının ihlali olduğunu düşünmekteyim. Nitekim Mülkiyet Hakkı Anayasa ile güvence altına alınan mutlak haklardandır. Bu hak ancak yine Anayasanın 13. Maddesinde yer alan hükümler çerçevesinde sınırlandırılabilir. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülkiyet hakkı, mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır.

 

Gümrük idaresinin, X firmasının fiili için gösterdiği ilk reaksiyon, fiilin suç olduğu düşüncesidir. Şayet sürecin sonunda fiilin kabahat olduğunun anlaşılması üzerine, salt mahkeme karar verdiği için devam eden süreçte itiraz ve uzlaşma hakkının cezanın verildiği dayanağın Gümrük Kanunu olmasına rağmen, Gümrük Kanunu’ndaki itiraz ve uzlaşma mekanizmasının ortadan kaldırılması hakkaniyete uygun düşmemektedir. Her ne kadar itiraz etme hakkı 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmiş olsa da uzlaşma hakkına mezkûr kanunda yer verilmemiştir. Ayrıca Gümrük Kanunu’nun 244. maddesinde yer alan uzlaşmaya yönelik alt düzenleme olan Gümrük Uzlaşma Yönetmeliği’nin 5. maddesinde uzlaşmaya konu alacaklar, 6. maddesinde ise uzlaşmaya konu olamayacak alacaklar belirtilmiştir. Buna göre uzlaşmaya konu olamayacak alacaklar;

 

  • Gümrük vergilerinin matrahına giren, ancak aslı gümrük idarelerince takip ve tahsil edilmeyen vergi ve benzeri mali yükler,

 

  • Beşinci maddenin ikinci fıkrası hükmü hariç olmak üzere, aynı tür vergi veya cezanın bir kısmı,

 

  • İlgili mevzuat uyarınca alacağın tahsilat aşamasına geldiği durumlardaki alacaklar,

 

  • Alacağın 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan kaçakçılık suçlarına ilişkin olması, ( Adli süreç başlamamış olmakla birlikte 5607 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi kapsamında takibatta bulunulması talebiyle fezleke veya rapor düzenlenmiş ya da adli makamlara bildirimde bulunulmuş olması, Adli mercilerce soruşturma ya da kovuşturma yapılıyor olması, İlgili Mahkeme tarafından ceza verilmiş olması,hallerinden birinin varlığının tespit edilmesi durumunda ilişki olduğu sonucuna varılır.)

 

  • Eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine ilişkin kararlar uzlaşmaya konu edilmez. Ancak, mülkiyetin kamuya geçirilmesine karar verilen eşya ile ilgili gümrük vergileri ve para cezaları uzlaşmaya konu edilebilir

 

Şeklinde sıralanmıştır.

 

Mülkiyetin kamuya geçirilmesi (MKG) 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 18.    maddesinde düzenlenmiştir. MKG, idari yaptırım kararlarından biridir. İdari yaptırım kararları idari kurul, makam veya kamu görevlileri tarafından verilir. Fiilin soruşturma aşamasında kabahat olduğu anlaşılırsa Cumhuriyet Savcısı, kovuşturma aşamasında anlaşılması halinde mahkeme tarafından da idari yaptırım kararı verilebilir. Dolayısıyla MKG kararının uzlaşma kapsamında yer almadığı, ancak eşya ile ilgili gümrük vergileri ve para cezalarına karşı uzlaşma yolu açık olduğu Gümrük Uzlaşma Yönetmeliğinin 6. Maddesinin 7. Fıkrasında (yukarıda 5.madde) yer almıştır.

Dolayısıyla, MKG kararındaki eşya ile ilgili gümrük vergileri ve para cezalarına uzlaşma hakkının verilip, salt fiilin suç olmayıp, kabahat olduğunun mahkemece tespit edilmesinden kaynaklı Gümrük Kanunu’nda yer alan uzlaşma müessesesinin işletilmemesinin yukarıda belirtilen hukuki metinler çerçevesinde mülkiyet hakkına, hakkaniyete ve hukukilik ilkesine uygun olmadığı kanaatindeyiz.

 

  • SONUÇ

 

İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür. Nitekim idarenin bütünlüğü ilkesi Anayasa ile de güvence altına alınmıştır. Kanunla kurulan kamu idareleri iş ve işlemlerini kanuna dayandırarak yapmakla mükelleftir. Aynı şekilde gerçek ve tüzel kişiler de kanunda belirtilen usul ve esaslar dairesinde iş ve işlemlerini gerçekleştirmek zorundadır.

 

Uzlaşma müessesesi Gümrük Kanunu’nun 244. maddesinde düzenlenmiştir. Buradaki temel gaye, kamu idaresi ile özel teşebbüsler arasındaki hukuki anlaşmazlıklar ve çekişmelerin yargı yoluna gitmeksizin çözülmesini sağlamaktır. Nitekim bu durum modern hukuk teorilerinde de kendine yer bulmuştur. Ancak Gümrük idaresinin, dış ticaret erbaplarının işledikleri bir fiilin suç olduğu kanaatiyle ceza davasına konu etmesi, yapılan yargılama sonucunda söz konusu fiilin mahkeme kararıyla suç olmayıp, idari para cezası gerektiren bir kabahat fiili olduğunun anlaşılmasıyla uzlaşma hakkının kullandırmaması, söz konusu durumda 5326 sayılı Kabahatler Kanununda yer alan usullere göre işlem yapılması gerektiği görüşü hukuki manada erozyona sebep olmaktadır. Esasında “mevcut fiilin kabahat olduğu tespit edilseydi durum ne olacaktı?” sorusu sorulmalıdır. Bu halde dahi uzlaşma mekanizması kullandırılmayacak mıydı? Dolayısıyla teşhisin yanlış konulmasından kaynaklı hak kayıplarının önüne geçilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

 

 

 

01.03.1991 Elazığ'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Bursa/Gemlik'te tamamladı. 2009 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümüne başladı ve 2014 yılında mezun oldu. 2016 yılı itibarıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nda Müfettiş olarak çalışmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kapsamında bakanlık ismi değiştirilerek Ticaret Bakanlığı/Ticaret Müfettişi olarak devam etmiştir. 2021 aralık ayı itibarıyla Ticaret Müfettişliği görevinden istifa ederek, bundan sonraki kariyerine özel sektörde devam etme kararı almıştır. Hali hazırda Aygen Global Lojistik ve Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti. firmasında Mevzuat ve Yasal Uyum Müdürü olarak çalışmaktadır. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalında " Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı Çerçevesinde Bir Yetki Devri Örneği Olarak Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsünün İncelenmesi" isimli Yüksek Lisans çalışmasını yürütmektedir.
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.